Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin, Karabağ’ın omurgası ve harekatın Laçin bölgesine kaydırılması için gerekli avantajı sağlayacak Suşa kenti üç gün önce (08 Kasım) ele geçirilmişti. Bu bölgede artık harekat çok hızlı gelişecekti. Çünkü Ermenistan Ordusu hem arazi , hem de stratejik olarak durum üstünlüğünü kaybettiğini anladı ve Paşinyan 10 Kasım saat 00.01’den geçerli olmak üzere teslim olduklarını belirten açıklamayı sosyal medya hesabından paylaşarak tüm dünya ile paylaştı. Anlaşma metninin ayrıntısı, özellikle coğrafi yerler, kesin tarihleri, teknik bilgiler içermesi ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin de sürece dahil olduğu gözönünde bulundurulduğunda anlaşmanın, sanki ani gelişen bir durumdan ziyade , üzerinde en az 1-2 gün çalışılan bir metin olduğu anlaşılmaktadır. Anlaşmada özetle ;
Ateşkes Salı(10 Kasım) sabahı 00:00’dan (TSİ) itibaren yürürlüğe girecek
Azeri ve Ermeni askeri güçleri şimdiki pozisyonlarında kalacak
Ermenistan Dağlık Karabağ’ı çevreleyen topraklardaki( Hankendi ve Hocalı Bloğunun durumu tam olarak belirlenmemiştir) işgaline son verecek, Gazakh bölgesinde yedi rayom Azerbaycan’a verilecek,
İşgal altındaki Ağdam, Laçin ve Kerbecer toprakları Azerbaycan’a teslim edilecek
Dağlık Karabağ’daki temas hattı ve Karabağ’ın Ermenistan ile bağlandığı koridorda Rusya barış güçleri konuşlandırılacak
Rusya bölgeye 1,960 asker gönderececek. Rus barış gücü bölgeye 5 yıllığına konuşlanacak
Ulaşım, iletişimin kontrolü, Rusya Sınır Güvenlik Servisi kurumları tarafından ağlanacak (Laçin Koridoru, Hankendi ve Nahcivan’a tesis edilecek yollar)
Yerlerini terk etmiş siviller BM gözetiminde evlerine geri dönecek, konularından bahsedilmektedir.
Anlaşmaya stratejik açıdan baktığımızda kazananın birinci Rusya , ikincisinin ise Azerbaycan olduğunu söyleyebiliriz . Kaybedenler kulübünde ise Ermenistan ve Fransa’nın politikasına boyun eğen AB’yi söyleyebiliriz. Rusya Paşinyan’ın iktidara gelmesi ile birlikte güney kanadında oluşan daha da derinleşebilecek bir tehdidi önlemiş ve Kafkasya’da ki varlığını daha da kuvvetlendirmiştir. Özellikle anlaşmada barış gücü tabiri altında bölgeye yerleştirilecek Rus Kuvvetlerinin görev, yetki, sorumluluk ve angajman kurallarının çok iyi belirlenmesinin gerektiği öngörülmektedir.
Azerbaycan ise Ermenistan’ın işgal altında bulundurduğu topraklarından ve Karabağ’dan çekilmesini sağlayacaktır. Tabi burada Azerbaycan için en olumsuz durumun Karabağ’ın başkenti Hankendi ve Hocalı şehirlerinin statüsünün ne olacağı konusudur? Halbuki anlaşmada Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olarak statüsünün devam edeceği vurgulanmaktadır. Dolayısıyla Azerbaycan , Karabağ’ın Ermenistan işgali öncesi statüsünü sağlayacak şekilde bundan sonraki süreci iyi yönetmesi gerekmektedir. Azerbaycan’ın diğer bir kazanımı ise fiziki olarak Nahçivan’a ile irtibat sağlaması, bağlanmasıdır. Anlaşmada her ne kadar Türkiye’nin adı geçmemesine rağmen, anlaşmada Türkiye’nin direk etkisinin olduğunu gösteren bir madde olarak göze çarpmaktadır. Evet Türkiye’nin adı anlaşmada geçmemektedir , fakat bu Türkiye’nin etkisi ve bilgisi olmadığı anlamına gelmemelidir. Büyük ihtimal bölgeye Minsk grubu’nun iki üyesi Fransa ve ABD’yi dışarıda bırakmak için böyle bir yol tercih edilmiş olabilir. Çünkü Azerbaycan Cenap Presidenti İlham Aliyev Şuşa şehri ele geçirilince gerekirse Türkiye’nin bölgeye çağrılabileceğini belirtmiştir. Yine anlaşmada teşkil edileceği belirtilen ortak gözlem karargahına Türkiye’den de personelin olacağı yönünde açıklamalar basında yer almıştır. Ancak bize göre Türkiye anlaşmada yer alsın veya almasın , zaten bu savaşta ve bölgede etkisini hissettirmiş ve hissettirmeye devam edecektir. Özellikle başta Türk yapımı İHA/SİHA’lar ile diğer harp silah araçları ve TSK’nın eğitim desteğinin savaşta ne kadar etkili olduğu tüm dünya tarafından kabul edilmiştir.
ABD’nin bu anlaşmada dahili veya etkisi tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak ABD’nin içinde bulunduğu seçim kaosu ve ABD başkanlarının ‘ Topal Ördek ’ durumu göz önünde bulundurulduğunda Rusya ABD’nin bu zaafından iyi bir şekilde yararlanmış gibi durmaktadır. Yani Rusya stratejisinin üç ana unsuru olan zemin-kuvvet-mekan üçlemesinden zamanlamayı çok iyi tespit etmiştir. Ancak bu durum ABD’nin bu konuya dahil olmadığı veya olmayacağı anlamına da gelmemelidir, Biden’ın yeni ABD Bşk. olarak ağırlığını hissettermesi ile birlikte konuya dahil olması ihtimal dahilindedir. AB’nin artık Fransa’nın anlamsız politikalarının birliği nereye götürdüğünü görmesi, hatta bu konuda Fransa’dan açıklama dahi istemesi gerekmektedir. Çünkü aynı Fransa, yine aynı nedenlerle Doğu Akdeniz’de kendi iç politika saikleriyle hareket etmekte, Türkiye-AB ilişkilerine zarar vermektedir.
Ancak şu bir gerçek ki Rusya ABD ve AB’ye karşı bölgede durum üstünlüğü elde etmiştir. Rusya’nın kazanımları şu şekilde belirtilebilir. Güney kanadının bir kısmını (Ukrayna ve Gürcistan hariç) emniyete almış, bölgede varlığını sağlamlaştırmış, Kuzeyde enerji hatlarına yakın Gazakh bölgesine de askerlerini yerleştirdiği takdirde (Bu husus anlaşmada net olarak belirli değildir, ancak bu bölgeden de Ermeni kuvvetleri çekileceği için kuvvetle muhtemel birlik yerleştirilecektir.), hem o bölgedeki TANAP& BTC enerji hatlarını, hem de güneyde Laçin ve Nahcivan’a yapılcak yolların kontrolünü (Çin bir kuşak, bir yol projesine dahil edildiği takdirde) elinde tutacaktır.
Peki Rusya niçin konuya müdahil olmuştur. Savaşın ilk başladığı günlerde Azerbaycan basınında da yer alan yazımızda Rusya’nın; Azerbaycan’ın, Karabağ’ın %51 toprağını ele geçirdiğinde veya Paşinya’nın görevden ayrılmasıyla müdahale edeceğini belirtmiştik. Bize göre o şartlar oluşmuştur. Azerbaycan’ın teslim alacağı yerler ile birlikte %65-70’den fazla toprağı ele geçirmiş, Paşinyan da artık görev yapamaz duruma gelmiştir. Çünkü Erivan’da konutu dahi Ermeni halkı tarafından basılmıştır. Son yıllarda dünyada özellikle politikacı ve tanınmış iş adamları için yeni bir kavram ortaya çıkmıştır, “Medeni Ölüm”. Bize göre de artık Paşinyan medeni olarak ölmüş, yani devlet adamı ve siyasetçi olarak etkisini ve kimliğini kaybetmiştir. Rusya büyük bir ihtimal ile Ermenistan’ın başına kendine müzahir bir liderin geçmesi için çalışmalarını çoktan bitirmiştir.
Sonuç olarak Azerbaycan 30 yıldır beklediği bir konuda çözüme çok yaklaşmıştır. Belki Azerbaycan niçin tüm Karabağ’ı kurtardıktan sonra masaya gitmedi , Türkiye niçin anlaşmada yok diye eleştirilebilir. Ancak Azerbaycan ve Türkiye’ye iki ay önce böyle bir durumdan bahsedildiğinde, kuşkusuz herkes hem fikir olarak bu duruma memnun olacak, kimse itiraz etmeyecekti. Belki buna çok kutuplu politikanın bir yan etkisi denebilir. Ama dünyada artık “Rab bana, hep bana” dan ziyade “Win, win-Kazan,kazan” formülü geçerlidir. Şu anda şartlar bunu gerektirmektedir, o şekilde davranılmıştır. Dolayısıyla bu duruma o şekilde bakmak gerekir. Azerbaycan açısından durum geçmişe göre çok daha belirli ve avantajlıdır. Azerbaycan bundan sonra da ekonomik ve diplomasi gücünü kullanarak tüm Karabağ için inisiyatif alabilecektir. Zaten geri kalan küçük bir kısım da zamanı geldiğinde anavatana katılır.
Azerbaycan sadece bundan sonraki süreci çok iyi yönetmelidir. Özellikle Ermenistan’ın işlediği savaş suçları, masum sivillerin öldürülmesi ve tazminat konusu muhakkkak gündeme getirilmelidir. O konuda Azerbaycan büyük bir ihtimal ile Türkiye ile hareket ederek süreci çözecektir. Azerbaycan ve Türkiye’nin beraber hareket edecekleri bir alan da işgalden kurtarılan toprakların yeniden inşası ve ekonomik hayatın düzenlenmesidir. Bu konu, Türkiye’nin deneyim ve tecrübesinin olduğu bir konudur. Türkiye özellikle imar ve inşaat konularında Azerbaycan’a gerekli desteği verecektir.
Anlaşmanın Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümüne gelmesine ise kaderin bir cilvesi diyebiliriz. Çünkü Ulu Önder Atatürk 1921 yılında Ankara’da Azerbaycan temsilciliğinin açılması ile ilgil yaptığı konuşmada “Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimiz” belirtmiş, yıllar sonra Umumilli Lider Haydar Aliyev “iki devlet, tek millet” diyerek bu birlikteliği tarif etmiştir. Ermenistan ise 27 yıl önce başladığı tatlı Karabağ rüyasından kabuslar görerek uyanmıştır.
Dr. M. Sadık AKYAR
Yrd.Doç.Dr.
KKTC Girne Amerikan Üniversitesi (GAU) Uluslararası ilişkiler Öğr. Üyesi
GAU Uluslararası Diplomasi Okulu ve Güv. Arş. Mrk. Direktörü
İnterpress.az